4.23.2009

Çağdaş Erkek...



Evde çubuklu pijamayla ya da kolsuz atletle dolaşmayan
(Var mı böyle bir 2009 yılı Türk erkeği acaba!)
Vücut sabunu ve şampuanını sık sık tüketen, (Tasarruf şartlarına uyalım!)
Dişçisini fırçalamak yerine, dişlerini doğru fırçalayan,
(Her gün her gün diş mi fırçalanırmış!)
Gittiği lokantada eşiyle karşılaştığı zaman yadırgamayan,
(Eyvah basıldık, dememek için yanınızdakinin kim olduğu önemli..
Bıyıksız da erkek olunabileceğine inanan,
(bıyık Türk erkeğinin şanındandır!)
Dönüşlerde sinyal vermeyi unutmayan,
(Ah arabayı çarptık galiba...)
Her akşam bara gitmek yerine, evinde ailesine ve kendine zaman ayıran,
(Çıtırlara kim zaman ayıracak!)
Kebapla viski içmeyen,
(Var mı böyle bir lezzet!)
Giyiminde klasik renklerin dışına çıkabilen
(kırmızı gömlek, sarı pantolon olabilir mi acaba?)
Sergisine gitmediği için bir sanatçının resmini almayan,
(İnce düşünce !)
Kadınlara karşı seçici davranabilen
(Var mı böyle bir erkek cinsi acaba!)
Çocuğunun altını karısıyla birlikte aynı süre içinde değiştirebilen
(Nerede o yetenekli kocalar!)
Saunada puro içmeyen
(Görgüsüzlük diz boyu!)
Arabasını ulaşım amacıyla kullanan
(Başka ne amaçla olabilir ki!)
Emrinde çalışan bayanları yemeğe çıkmaya zorlamayan
(Böyle patron ya da yöneticiyi bulursanız madalya takmak gerekiyor)
Hediye ile rüşveti birbirine karıştırmayan
(..... Verdim rüşvet deyüp almadılar!)
Uçağın kapıları açılmadan ayağa kalkmayan
(Bu herkes için geçerli!)
Sporla gazete ve televizyonun dışında da ilgilenebilen
(O zaman kim göbeklenecek!)
Senede iki kez gittiği konserde de uyuklamayan,
(Ne kadar yoğunuz!)
Teknolojiyi satın alırken batılı olup, kullanırken doğulu olmayan,
(.................)
Her gittiği yere kırmızı gül götürmeyen
(Başka çiçek türü var mıydı!)
Tiyatroya davetiye dışında bilet alarak da gidebilen
(Nerede beleş oraya yerleş!)
Gömleğini göbeğine kadar açıp, kıllarının arasından altın kolye göstermeyen
(Arrrrggghhh !)
Bilgisayarından yalnızca oyun aracı olarak yararlanmayan
(Ne faydalı internet siteleri var halbuki!)
Konuşmalarını küfür ve argodan arındırabilen,
(Amcalara bir küfret te duysunlar-Haaaah haah !)
Nereye nasıl park edileceğini bilen,
(Bana ne arkadakinden!)
Toplulukta yüksek sesle konuşup kahkaha atmayan,
Tuvaletlerin pisliği konuşulurken, İstanbul'un fethini anlatmaya başlamayan,
Apandisiti patlamadan da doktora gidebilen,
(Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur!)
Yemeğe giderken, geceyi restoran aramakla geçirmeyen
(Kebapçıya mı gitsek yoksa lahmacuncuya mı!)
Güncel Kalın!

4.17.2009

Spordan Keyif Alın...

İlgilenenler için birkaç öneri...
1. HEDEF KOYUN
Spor eğitmenleri ve spor psikologları
“gerçekten düzenli spor yapmak istiyorsanız
hedeflerinizi belirleyin ve bunlardan şaşmayın” diyor.
Hatta bunu yazılı hale getirmenizi öneriyorlar.
Böylece motivasyonunuzu da arttırmış olacaksınız.
Sağlıklı olmak, güç kazanmak, stresle başa çıkmak,
eski dar pantolonunuza yeniden girebilmek…
Hangisi olursa olsun 'KÜPE'
gibi kendinize sürekli tekrar edeceğiniz hedeflerinizden asla vazgeçmeyin.
2. UZAĞA GİTMEYİN
Yarım saatlik bir ders için şehrin öbür ucundaki
spor merkezine gitmeye çalışmak hiç de akıllıca bir şey değil.
İşi zorlaştırmamalı, evinize en yakın spor merkezine gitmeli,
spor çantanızı her zaman hazır tutmalısınız.
Arabada veya ofiste bulunduracağınız çanta sayesinde
iş çıkışında direkt spor yapmaya gidebilirsiniz.
Unutmayın sadece "disiplinli olanlar" bu işte başarılı olabilir!
3. STRESİ ORTADAN KALDIRIN
“İşim inanılmaz yoğun”,
“çocuklardan vaktim kalmıyor”
gibi bahanelerin ardına sığınarak spor derslerini asmayın!
‘Vaktim yok’ diye bir şey olamaz.
Haftalık düşünüp, iyi bir plan yapar ve
buna sadık kalırsanız sorununuz kalmaz.
Örneğin salı akşamı programınızda,
saat 20.00’de yoga dersi gözüküyorsa,
başka bir şey yapmayı aklınıza bile getirmemelisiniz!
4. HER ŞEY BİR TATİLLE BAŞLAYABİLİR
Son yıllarda deyim yerindeyse moda olan spor kampları,
sizi spora teşvik etmekte çok başarılı olacak.
Bu bir yoga kampı ya da teknede tatil yaparak devam edebileceğiniz
bir yelken kursu olabilir.
Ülkemizde özellikle yaz aylarında
bu tür spor kampları son yıllarda çok revaçta.
5. KAFA DENGİ ARKADAŞ EDİNİN
İster yüzme ister kürek çekme olsun,
spor yaparken kafanıza uygun bir de arkadaş buldunuz mu
hem eğlenir hem de daha iyi motive olursunuz.
En iyisi, bu konuda oldukça istekli bir partner bulmak.
Böylece kaytarmaya bile kalksanız
partneriniz bu fikri aklınızdan çıkarmanızı sağlayacak.
6. OLUMLU DÜŞÜNÜN
Olumlu düşünerek modunuzu iyi yönde etkileyebilirsiniz.
Sevdiğiniz bir müzik eşliğinde hareket etmek veya
spor yaparak geçirdiğiniz keyifli dakikaları hatırlamak
sizi spora devam etmek için kamçılayacak.
7. SINIRLARI BELİRLEMELİSİNİZ
‘Formumu düzeltmek için mutlaka bir şey yapmalıyım’ yerine
‘önümüzdeki 6 hafta boyunca
haftada 3 kez fitness derslerine katılacağım’ ya da
‘her gün 7 km yürüyeceğim’ demeniz
hedefi tutturmak açısından daha etkili.
8. ÖNEMLİ OLAN KEYİF ALMAK
Koşmak, step- aerobik dersleri veya dakikalarca koşu bandında yürümek…
Eğer bu size işkence gibi geliyorsa, spor yapmanın daha keyifli yolları da da var.
Böylelikle spor yaptığınızı bile anlamazsınız.
Dans etmek, frizbi oynamak, sutopu, bowling, badmington keyif alacağınız sporlardan.
Önemli olan en az 20 dakika boyunca hareket etmek…
Ayrıca bu sporların bir çoğunu çocuklarınızla paylaşıp,
ailece keyifli anlar da yaşayabilirsiniz.
9. KENDİ KENDİNİZİ MOTİVE EDİN
Spordan geldiniz, hemen bir duş aldınız.
Vücudunuz tatlı bir yorgunluk içinde ama kendinizi
güçlü, mutlu ve canlı hissediyorsunuz.
Spor salonuna ayaklarınızın geri geri gittiği günler bu anları hatırlayarak,
kendinizi motive edin.
10. ÖĞLE ARASINDA SPOR
Öğlenleri arkadaşlarınızla bir araya gelin ve haftada bir (iki de olabilir)
saatinizi yoga, tai chi gibi bir egzersize ayırın.
Bu hem ‘takım’ ruhunu körükleyecek hem de "fit" olmanızı sağlayacak.
Masa başına döndüğünüzde kendinizi daha iyi hissedeceksiniz.
Özellikle ailesi ve işi arasında mekik dokuyan bayanlar için ideal...
11. AYNI SAATLERDE SPOR YAPIN
Herkesin ritmi farklı.
Bazıları sabah çok erken saatlerde spor salonuna koşabilirken
bazıları için akşam spor yapmak uykusuzluğa sebep olabilir!
Bu yüzden kendi biyoritminize göre,
size uygun spor saatini belirlemeli ve egzersizinizi hep bu saatte yapmalısınız.
Böylelikle yaptığınız spordan daha çok verim alacaksınız.
12. ÖNEMLİ OLAN NİCELİK DEĞİL NİTELİK!
Hızlıca 3 set mekik çekeceğinize,
yavaş ama ‘farkında olarak’ 2 set daha basit bir egzersizi yapmanız
çok daha etkili olacaktır. Zira zoraki yapılan egzersizlerde
‘bir an önce’ bitirme kaygısıyla
sporu ‘angarya’ haline getirme riski var!
Önemli olan her zaman kalitedir unutmayın.
13. HER FIRSATI DEĞERLENDİRİN
Ofisteki kahve molasında şınav çekebilirsiniz.
Bu; göğüs kaslarınızı ve trisepslerinizi geliştirecek.
Bunun için masadan bir metre uzakta durun.
Gergin kollarla masanın kenarına tutunun.
Ayaklarınız bitişik, bacaklarınız gergin olsun.
Nefes alın ve gövdenizi öne doğru eğin.
Kollarınızı 90 derece oluşturacak şekilde bükün.
Nefes verirken eski pozisyonunuza dönün.
15 kere tekrarlayın.
14. BAŞKASINI DÜŞÜNÜN
Spor yaparken çok sevdiğiniz veya size iyilik yapmış olan birini düşünün.
Çalışmanızı ona ithaf edin.
Böyle olumlu düşünmek hem konsantrasyonunuzu
hem de tahammül gücünüzü arttırır!
15. MORALİNİZİ BOZMAYIN
Eyvah, tartı takıldı!
İstediğiniz kilo değişikliğini elde edemiyorsanız demoralize olmayın.
Uzmanlar ilk birkaç adım sonrasında
kilo kaybının durmasını normal olarak nitelendiriyor.
Böyle bir durumda ya egzersiz programını güçlendirin
ya da vücudunuza konsantre olun.
Uzun vadede başarılı olabileceğinizi unutmayın.
16. HANGİ FİTNESS TİPİSİNİZ?
Takım sporları mı yoksa bireysel sporlar mı size uygun?
Bunu internet üzerinde bulabileceğiniz testlerle de ölçebilirsiniz.
Ama en doğrusu kendinize dürüst olmanız ve
hangi spor türünün size uygun olduğuna karar vermeniz.
17. EKİPMAN İÇİN CİMRİLİK YAPMAYIN
Spor yaparken ekipmanın kaliteli olması önemli.
Özellikle rahat bir ayakkabı ve rüzgar geçirmeyen,
kolay hareket etmeyi sağlayan kıyafetlerle spor keyif haline gelir.
Bu yüzden lütfen cimrilik etmeyin!
Gerekirse indirim zamanlarını takip edin.
18. GERÇEKÇİ OLUN
Araştırmalar gösteriyor ki fitness salonlarına üye olanların
yüzde 30-50’si birkaç ay sonra havlu atıyor!
Bunun en büyük sebebi beklentinin yüksek olması!
Kısa zamanda çok büyük sonuçların beklenmesi...
Oysa gerçekçi olup ‘olabilecek’ hedefler koymak
hem moral düzeltir hem de başarıyı getirir.
19. ISRARCI OLMAYIN...
Bazen egzersize ara vermek için geçerli nedenleriniz olabilir.
Örneğin başınız ağrıyorsa koşmak yerine yoga yapabilirsiniz.
Ya da egzersiz saatinizi değiştirebilirsiniz.
20.‘BEN BUNA DEĞERİM…’
Haftada 3 kez koşmak, yüzmek ya da bisiklete binmek
pek çok olumlu etkiye sahip.
Bunu pek çok araştırma doğruluyor.
Kaslar harekete geçiyor, nefes düzene giriyor, kalp güçleniyor.
Ayrıca daha güçlü bir bağışıklık sistemine sahip olmak da
spor yapmak için iyi bir neden.
Biraz reklam anonsu gibi olacak ama
... Siz buna gerçekten değersiniz!
21.DEĞİŞİMİ OYUN HALİNE GETİREBİLİRSİNİZ
Haftalarca hep aynı şeyi yapmanız gerektiğini kim söyledi?
Kimi zaman koşabilir, canınız sıkıldığında bisiklete binebilir veya yüzmeye gidebilirsiniz.
Sıkıntı duyduğunuz durumlarda egzersizin türünü değiştirmek sizi monotonluktan da kurtaracak!
22. KULAKLARINIZI TIKAYIN
Jogging sırasında tanıyın veya tanımayın
insanların laf atmalarına maruz kalıyor ve doğal olarak rahatsızlık duyuyorsanız
kolayı var.
Kulağınıza müzikçalarınızı takın ve etrafın sözlerine aldırış etmeyin!
23. KİŞİSEL EĞİTMEN EDİNEBİLİRSİNİZ
Düzenli spor yaparken ufak tefek hatalar da yapıyor olabilirsiniz.
Bunları önlemenin ve egzersizden maksimum fayda sağlamanın yolu
kişisel bir spor eğitmeni edinmekten geçiyor.
Pek çok spor merkezi, isterseniz bu imkanı sunuyor…
Sporla kalın, Sağlıkla kalın :)

4.10.2009

Türk Erkekleri !

'dan - ZZZZZZZ'ye
Türk erkeğinin en sevdiği alışkanlık
kitap okumama.
Bir araştırmadaki en son hangi kitabı okudunuz?
sorusuna % 65 oranında "hiç kitap okumadım" yanıtını verdiler...
Kadınların sosyal yaşamdaki yeri
hakkında soruya ise
"erkek kadından daha üstündür" diyenlerin oranı % 44.5'u buldu.
Bu oran en geçten yıllardan % 10 daha düşük.
1998 yılından bu yana yapılan "profil" çalışmalarında
Türk erkeğinde yıkanma alışkanlıkları da değişiyor.
"Yazın ne sıklıkta yıkanırsınız" sorusuna verilen
"her gün" yanıtı on yılda % 23.8'den % 32.7'ye çıktı.
Cep var ama kontörlü.
Yıllara göre bakıldığında
cep telefonu kullanma sayısının arttığı ortaya çıkıyor.
2001 yılında % 47,6 olan oran % 77,8'e çıktı.
Ceplerin % 86'sı kontörlü.
İbo ve Sezen dinliyor.
Ankette Türk erkeklerine en çok sevdikleri sanatçıları da soruyorlar.
Erkek şarkıcılardan % 18.7 oran tutturan İbrahim Tatlıses 'krallık tacı'nı takıyor.
Kadınlarda ise kraliçe unvanına % 11,1 ile Sezen Aksu oturuyor.
"Eşimi ara sıra aldatırım."
Anketin en kritik sorularından biri de 'eşinizi aldattınız mı?'.
Erkeklerin % 78,8'i bu soruya 'hayır'derken
% 21,2 ise aldattıklarını itiraf etti.
Erkeklere 'çevrenizde eşini - sevgilisini aldatan var mı?'
diye sorulduğunda ise
bu oran çok daha fazla artıyor ve % 46'ya çıkıyor.
Türk erkeğinin en büyük sorunu
% 21 ile para.
Okuma alışkanlığı yok
Ankete katılan erkeklerin % 64'leri geçen oranının kitap okumadığı ortaya çıkarken,
dergi veya yazılı bir başka materyalde de oran aynı.
En çok Şeytana sonra nazara İnanıyor
Erkeklere yöneltilen ilginç sorulardan biri de
hangi kavramlara inandıkları.
Büyüye inananların oranı % 32'de kalırken
% 64'lük bir bölüm nazara inanıyor.
Erkeklerin en çok inandıkları kavram ise Şeytan.
Şeytana inananların oranı % 68.7 ...
Alıntı

Sevgiyle Kalın!

4.03.2009

Öğretmen Hastalıkları...


Öğretmenleri Bekleyen Hastalıklar Nelerdir ?
YOĞUN OLARAK SESİNİ KULLANAN ÖĞRETMENLERDE
SES KISIKLIĞI,
SES TELLERİNDE ŞİŞME,
NODÜL VE POLİP GİBİ HASTALIKLARA
SIKÇA RASTLANIR.
SINIF İÇİNDE ÖKSÜRÜK VE HAPŞIRIK VİRÜTİK ENFEKSİYONLARIN
EN SIK BULAŞMA YOLLARIDIR.
BU NEDENLE HASTALIKLARIN YAYILIMINI ÖNLEMEDE
EL YIKANMASI MUTLAKA HATIRLANMALIDIR.
KAS İSKELET SİSTEMİ HASTALIKLARININ AZALTILMASI AMACIYLA
SIK ARALAR VEREREK ÇALIŞMAK GEREKİR.
''VKV Amerikan Hastanesi uzmanları,
öğretmenlerin meslek hayatları boyunca
karşı karşıya kaldıkları ses hastalıkları ve varis gibi
meslek hastalıkları ile karşı karşıya kaldıklarını belirterek,
bu hastalıklara karşı önerilerde bulundu.
VKV Amerikan Hastanesi,
Kulak Burun Boğaz Bölüm Şefi Doç. Dr. Tan Ergin,
yaptığı yazılı açıklamada,
''Profesyonel iş hayatında yoğun olarak sesini kullanan öğretmenlerde ses kısıklığı,
ses tellerinde şişme (ödem), nodül ve polip gibi hastalıklara sıkça rastlandığını'' bildirdi.
Sigara kullanımının, kronik üst solunum yolları enfeksiyonunun
ve reflü hastalığının ses kısıklığı sorununu ön plana çıkaran etkenler olduğunu
belirten Ergin, ortamda tebeşir tozu gibi boğaz ve ses tellerini irite edecek faktörlerin bulunmasının da sorunları arttırdığına dikkat çekti.
Tan Ergin, şu bilgileri verdi:
''Özellikle yüksek tonda uzun süreli konuşmaların yapılması,
ses tellerinde şişmeye ve küçük kanamalara yol açar.
İlerleyen durumlarda ise ses tellerinde nodül veya polip gibi iyi huylu,
ancak sürekli ses kısıklığına yol açabilecek rahatsızlıklarla karşılaşmak mümkün olur.
Ses hastalıklarına karşı koruyucu önlemler alınabilir.
Bir kısmında cerrahi müdahalenin gerekebileceği
bu tür hastalıklarla karşılaşmamak için
ses kullanımına dikkat edilmeli,
uzun süreli konuşmaların yapıldığı durumlarda
zaman zaman konuşmaya kısa aralar verilerek su içilmelidir.
Bir haftayı aşan ses kısıklıklarında ise bir kulak burun boğaz uzmanına başvurarak
sorun ortaya konmalı ve tedavi edilmelidir.
''-ÖKSÜRÜK VE HAPŞIRIK-"
Öğretmenlerin sık yaşayabileceği sağlık sorunlarından biri de
solunum yolunda gelişen enfeksiyonlar ve alerjik durum olduğunu vurgulayan
Göğüs Hastalıkları Bölümünden Dr. Elif Altuğ Kolsuk ise
sınıf içinde var olan bir virütik enfeksiyonun
hızla hava yoluyla bulaşabilme olasılığına sahip olduğu bildirdi.
Hem öğrencilerin birbirine, hem de öğretmenlerine bu mikrobu kolaylıkla taşıyabileceklerine işaret eden Kolsuk, şunları kaydetti:
''Sınıf içinde öksürük ve hapşırık virütik enfeksiyonların en sık bulaşma yollarıdır.
Bu nedenle hastalıkların yayılımını önlemede el yıkanması mutlaka hatırlanmalıdır.
Diğer bir nokta ise bazı maddelerin solunum yolunu tahriş ederek
astım yakınmalarının başlamasına veya artmasına neden olmasıdır.
Bunlar arasında tebeşir tozu da bulunur.
Öğretim süresince tebeşir tozuna yoğun maruz kalma,
bu toz parçacıklarının solunum yollarında duyarlılık artışı ve zaman içinde de
hava yolu tıkanıklığına yol açmasına neden olabilir.
Sonuçta meslek hastalığı olarak
astım bronşit durumu gelişebilir veya
var olan solunum yolu hastalıkları kronikleşebilir.''
-''DOĞRU DURUŞU KORUMAK ÖNEMLİ''-
Fizik Tedavi ve Ortopedi Klinik Şefi Uzman Doktor Önder Çerezci de
her gün doğru duruşu korumanın önemli olduğunu vurgulayarak,
ancak özellikle de küçük sınıflara eğitim veren öğretmenlerin,
zamanlarının büyük bir kısmını yere eğilerek geçirdiklerini,
eğitim verdikleri ortamların çok küçük beden boyutlarına göre tasarlandığı belirtti.
Çerezci, öğretmen ve öğrencilere şu tavsiyelerde bulundu:
''Öğretmenlerin uzun süreli oturmak ve kötü duruşun oluşturduğu
problemlerden kurtulmak için özellikle hareketin doğru kullanılması
konusunda eğitilmeleri gerekir.
Doğru duruşun sık sık hatıra gelmesini sağlamak üzere bu konuyla ilgili
eğitim broşürleri hazırlanmalı ve
doğru duruş biçimleri bunların üzerinden gösterilerek anlatılmalıdır.
Kas iskelet sistemi hastalıklarının azaltılması amacıyla
sık aralar vererek çalışmak gerekir.
Genel prensip olarak duruş, 40 dakikada bir oturur pozisyondayken
ayağa kalmak ya da ayaktan tekrar oturur pozisyona geçmek şeklinde olmalıdır.
Genel okul mobilyaları konusunda mobilya seçimi oldukça önemlidir.
Sıralar ve masalar sandalyelerle uyumlu olmalı.
Çalışma masasında olduğu gibi, oturma sırasında da herhangi bir büyük eklemde
gerginlik ve ağrı hissedilmemeli.
Sandalyeler sıraya ya da masaya mümkün olduğu kadar yanaştırılmalı.
Ayakların sıraların altına rahatlıkla girdiğinden emin olunmalı.
Yazı tahtası ile sıralar arasında öğrenci gidiş - gelişini
engellemeyecek şekilde boşluk bırakılmalı.
Alternatif yöntemler kullanarak aynı masa seviyesinde okuma işleminin
uzun süreli yapılması engellenmeli.
Bilgisayar kullanımında olduğu gibi, sıralarda da
uzun süreli oturmaktan kaçınmak gerekir.
Omuzlar ve kol rahat olmalı.
Sandalyenin iki taraflı kol desteklerinden faydalanılmalı.
Ayaklarımız yere tam ya da ayak dinlendirme platformunda tutulmalı.
El çantası yerine sırt çantası taşımak,
daha az enerji gerektirdiğinden ve doğru duruş sağladığından tercih edilmeli.''
Sağlıkla kalın !

3.13.2009

İnanılmaz gerçekler...

Posted by Picasa
İnanılmaz Öğrenci Tezi...
ABD'de Massachusetts İnstitute of Technology'de
okuyan bir öğrencinin tanık olduğu bu öykü,
bir tez çalışmasının
"nelere yol açacağını" göstermesi açısından
ilginç bir örnek oluşturuyor:
Bir lisansüstü öğrencisi bir yaz mevsimi süresince
her gün
üzerine siyah-beyaz çizgili bir t-shirt giyerek
Harvard futbol sahasına gider.
15 dakika boyunca sahayı bir uçtan diğer uca yürüyerek
yerlere kuş yemi serper.
Bu arada cebinden bir hakem düdüğü çıkartıp öttürür.
Yağmur, çamur demeden hergün aynı saatte aynı hareketleri
törensel bir ciddiyetle yapar.
Derken sonbahar gelir, futbol mevsimi başlar.
Harvard futbol takımının ilk maçı oynanacaktır.
Siyah-beyaz t-shirt giymiş hakem başlama düdüğünü çalar,
ve o anda olanlar olur...
Yüzlerce kuş sahaya hücum eder ve doğal olarak maç ertelenir.
Bu arada öğrenci tezini vermiş ve
mezun olmuştur.

2.22.2009

DİREKSİYONDA KİM VAR?



Yerel seçimlere yaklaştığımız bu günlerde,
Türkiye’nin her bölgesinde seçim bildirileri,
sözlü ve yazılı olarak açıklanıyor.
Eskiden hatırlarız, adaylar sadece nutuk atarlardı
yani sadece sözlü açıklamalarda bulunurlardı.
Bu metodu aynen devam ettirenler,
yani eski kurnazlığın izinde olanlar
kuşkusuz çoğunlukta,
eski tas eski hamam çalışmaya devam ediyorlar.
Ama yaptıklarının bir bir hesabını veren
eski Belediye Başkanları
ve yapacakları projeleri detayları ile açıklayanlar da var.
Yazmak, belgelemek, kayıt altına almak sorumluluk demektir.
Türk toplumunun yöneticilerinin not alma ve raporlama kabiliyeti
son yıllarda gelişme göstermiştir.
Bunu kendilerine metot olarak seçenler ise
profesyonelce organizasyon kabiliyeti olan liderlerdir.
Liderlik konusunda yazılan kitaplar, kütüphaneler dolusudur
ama çıkarılan sonuçlar ise belli bir birliktelik göstermekte...
Özellikle, liderlerin vizyon sahibi olması ortak sonuçtur.
Kendisine “Yüksek Hedefler” koymayan,
lider olamaz diye, kesin söyleyebiliriz.
Yüksek hedefler ortaya koymak,
toplum liderinden beklenen inandırıcılıkta olduğunda,
yani bu yüksek hedefleri toplumla paylaştığında,
liderin işi gerçekten kolaydır.
Güven sorunu bu aşamada zaten çözülmüş olur.
Liderin güvenirliliği, liderin açık ve şeffaf olarak yapacaklarını açıklayıp,
onları toplumuyla paylaşması,
onları bu hedeflere inandırması ile doğru orantılıdır.
Liderin en büyük özelliği “iyimser” olmaktır.
Kötümser olan lider,
yani sadece eleştiren, fikir üretmeyen,
hedeflerini, projelerini toplumla paylaşmayan "inandırıcı" lider olamaz.
Liderin üretken olması
tek başına kendisinin kabiliyeti olarak ele alınmamalıdır.
Her liderin başarısında arkasındaki ekibinin de elbette büyük payı vardır.
Liderlik,
kendisine inanmış, hedefleri sahiplenmiş ekip çalışmasıyla hedefe ulaşır.
Burada söylenecek tek söz;
başarı, lidere yüzde yüz inanarak yapılan mücadeledir.
Küçük beldelerden, büyük kentlere kadar
yerel yönetimlere talip adaylar,
demokrasinin gereği halkın tercihleri ile göreve başlayacaklardır.
Bu anlamda kendilerini iyi ifade etmeleri
ve seçmenlere hedeflerini açık açık belirtmelidirler.
Yazılı ve belgeli !!!
Demokrasinin gereği, halk belgelere dayalı hesap sorar.
Kuşkusuz elde belge yoksa,
buza yazılan ve hava ısınınca eriyeceği kuşkusuz sözlerden
kimsenin hesap sorduğu olmamıştır.
??????????
Toplumun bir an önce bilinçlenmesi gereken bir başka konu da
hangi hizmeti kimden beklemesi gerektiğini bilmesidir.
Toplum kendisine merkezi yönetimin sunması gerekenleri,
yerel yöneticilerden bekliyorsa, bu bilinç zor elde edilir.
Özellikle bu yerel seçimlerde en çok karıştırılan da bu oldu.
Türkiye’de merkezi yönetimin çözmesi gereken
fakirlik ve yoksulluk yerel yönetimlere fatura edilirken,
yiyecek bir şeyi kalmayan insanların,
inançlarının yenmeye başladığını görenler,
her mahalleye bir Kur’an Kursu sözü vermeye başladı.
Merkezi hükümetin yetkilerinin ne kadarını
yerel yönetimlere devrettiğini hepimiz biliyoruz.
Ülkemizin yapısı gereği sık sık krize kapıldığını da...
Merkezi yönetimin ortaya koyduğu stratejik hedeflerin,
önüne geçebilecek yerel hedeflerin,
gerçekleşme şansı oldukça zayıftır
ama yerel yönetimin "sivil toplum" desteğini yanına alırsa
hedeflerini gerçekleştirebilir.
Medyanın sık sık oluşturduğu suni gündemlerle
devlet yönetilemeyeceği,
aynı şekilde devletin de medyayı yönetmesinin
demokrasi ile asla bağdaşmayacağı artık bilinmelidir.
İlkel olan her yöntem bu ülkenin genelinden kaybolmadıkça,
sorunlar yerel veya genel olarak çözümlenemez.
Yerel yönetimlerin kendi yüksek hedeflerini
toplumun beklentilerine göre oluşturması doğru olacaktır.
Toplumu yönetmek bir sanattır dense de,
toplum yönetimi bir bilimdir.
Toplum liderliği,
yönetim bilimi ve liderlik kabiliyetini gerekli kılar.
Tarihimizi hatırlayalım,
kötü yöneticilerin mutluluğu,
daima halkın felaketi olmuştur...

2.19.2009

GAZANFER ÖZCAN'I KAYBETTİK...


ÇOK FAZLA BİRŞEY YAZMAK İSTEMİYORUM.
Sadece bir gazeteden aldığım satırları paylaşmak isterim.
* * * * * * * * * * * * * * * *
Peki,
bizim ona borcumuzu kim ödeyecek?
Ve gitti Gazanfer Özcan,
Kurtuldu...
Gidiyor beyefendiler birer birer...
Hanımefendiler gidiyor.
Recep İvedik'leşiyor Türkiye!
* * * * * * * * *
Haydi şimdi takın maskeleri,
Hep beraber üzülüyormuş rolü yapalım...