2.22.2009

DİREKSİYONDA KİM VAR?



Yerel seçimlere yaklaştığımız bu günlerde,
Türkiye’nin her bölgesinde seçim bildirileri,
sözlü ve yazılı olarak açıklanıyor.
Eskiden hatırlarız, adaylar sadece nutuk atarlardı
yani sadece sözlü açıklamalarda bulunurlardı.
Bu metodu aynen devam ettirenler,
yani eski kurnazlığın izinde olanlar
kuşkusuz çoğunlukta,
eski tas eski hamam çalışmaya devam ediyorlar.
Ama yaptıklarının bir bir hesabını veren
eski Belediye Başkanları
ve yapacakları projeleri detayları ile açıklayanlar da var.
Yazmak, belgelemek, kayıt altına almak sorumluluk demektir.
Türk toplumunun yöneticilerinin not alma ve raporlama kabiliyeti
son yıllarda gelişme göstermiştir.
Bunu kendilerine metot olarak seçenler ise
profesyonelce organizasyon kabiliyeti olan liderlerdir.
Liderlik konusunda yazılan kitaplar, kütüphaneler dolusudur
ama çıkarılan sonuçlar ise belli bir birliktelik göstermekte...
Özellikle, liderlerin vizyon sahibi olması ortak sonuçtur.
Kendisine “Yüksek Hedefler” koymayan,
lider olamaz diye, kesin söyleyebiliriz.
Yüksek hedefler ortaya koymak,
toplum liderinden beklenen inandırıcılıkta olduğunda,
yani bu yüksek hedefleri toplumla paylaştığında,
liderin işi gerçekten kolaydır.
Güven sorunu bu aşamada zaten çözülmüş olur.
Liderin güvenirliliği, liderin açık ve şeffaf olarak yapacaklarını açıklayıp,
onları toplumuyla paylaşması,
onları bu hedeflere inandırması ile doğru orantılıdır.
Liderin en büyük özelliği “iyimser” olmaktır.
Kötümser olan lider,
yani sadece eleştiren, fikir üretmeyen,
hedeflerini, projelerini toplumla paylaşmayan "inandırıcı" lider olamaz.
Liderin üretken olması
tek başına kendisinin kabiliyeti olarak ele alınmamalıdır.
Her liderin başarısında arkasındaki ekibinin de elbette büyük payı vardır.
Liderlik,
kendisine inanmış, hedefleri sahiplenmiş ekip çalışmasıyla hedefe ulaşır.
Burada söylenecek tek söz;
başarı, lidere yüzde yüz inanarak yapılan mücadeledir.
Küçük beldelerden, büyük kentlere kadar
yerel yönetimlere talip adaylar,
demokrasinin gereği halkın tercihleri ile göreve başlayacaklardır.
Bu anlamda kendilerini iyi ifade etmeleri
ve seçmenlere hedeflerini açık açık belirtmelidirler.
Yazılı ve belgeli !!!
Demokrasinin gereği, halk belgelere dayalı hesap sorar.
Kuşkusuz elde belge yoksa,
buza yazılan ve hava ısınınca eriyeceği kuşkusuz sözlerden
kimsenin hesap sorduğu olmamıştır.
??????????
Toplumun bir an önce bilinçlenmesi gereken bir başka konu da
hangi hizmeti kimden beklemesi gerektiğini bilmesidir.
Toplum kendisine merkezi yönetimin sunması gerekenleri,
yerel yöneticilerden bekliyorsa, bu bilinç zor elde edilir.
Özellikle bu yerel seçimlerde en çok karıştırılan da bu oldu.
Türkiye’de merkezi yönetimin çözmesi gereken
fakirlik ve yoksulluk yerel yönetimlere fatura edilirken,
yiyecek bir şeyi kalmayan insanların,
inançlarının yenmeye başladığını görenler,
her mahalleye bir Kur’an Kursu sözü vermeye başladı.
Merkezi hükümetin yetkilerinin ne kadarını
yerel yönetimlere devrettiğini hepimiz biliyoruz.
Ülkemizin yapısı gereği sık sık krize kapıldığını da...
Merkezi yönetimin ortaya koyduğu stratejik hedeflerin,
önüne geçebilecek yerel hedeflerin,
gerçekleşme şansı oldukça zayıftır
ama yerel yönetimin "sivil toplum" desteğini yanına alırsa
hedeflerini gerçekleştirebilir.
Medyanın sık sık oluşturduğu suni gündemlerle
devlet yönetilemeyeceği,
aynı şekilde devletin de medyayı yönetmesinin
demokrasi ile asla bağdaşmayacağı artık bilinmelidir.
İlkel olan her yöntem bu ülkenin genelinden kaybolmadıkça,
sorunlar yerel veya genel olarak çözümlenemez.
Yerel yönetimlerin kendi yüksek hedeflerini
toplumun beklentilerine göre oluşturması doğru olacaktır.
Toplumu yönetmek bir sanattır dense de,
toplum yönetimi bir bilimdir.
Toplum liderliği,
yönetim bilimi ve liderlik kabiliyetini gerekli kılar.
Tarihimizi hatırlayalım,
kötü yöneticilerin mutluluğu,
daima halkın felaketi olmuştur...

Hiç yorum yok: